Çağrı merkezimiz 22:00’a kadar açık!

Ege Bölgesi’nde yer alan Çanakkale ilinin bir ilçesi olan Gökçeada, Türkiye’nin 11 cittaslow şehrinden biri. Sakinliği, dinginliği ve muhteşem doğasıyla bilinen bu ada aynı zamanda Türkiye’nin en büyük adası. 95 km kıyı şeridine sahip olan bölge seyahatseverlerin en gözde yerlerinden. Tarih boyunca pek çok farklı millete ev sahipliği yapmış olan Gökçeada, bu yönü sayesinde içerisinde görülecek ve gezilecek pek çok kültür ögesi barındırır. Antik Yunan döneminde İmroz olarak bilinen ada, 1970 yılından itibaren Gökçeada ismini alır. Seneler boyunca Rum ve Türklerin bir arada yaşadığı Gökçeada’da gezilecek ve görülecek yerler kilisesi, köyleri ve plajlarıyla oldukça boldur.

Türkiye’nin doğası, kültürü ve eşsiz güzelliği ile en önemli adalarından biri olan Gökçeada’da gezip görmek, keşfetmek isteyenler için harika yerler bulunuyor. Hem bölgede her biri eşsiz güzellikler barındıran Rum köyleri hem de harika koyları, adayı ön plana çıkaranlardan. Çanakkale’de, Bozcaada ile birlikte en popüler iki merkezden biri olan Gökçeada, gelenlerin asla pişman olmadığı bir ortam sunuyor. Gökçeada’da gezilecek yerler dendiğinde akla gelenler şu şekilde…

Gökçeada Kent Müzesi

Adanın sosyal geçmişi hakkında bilgiler edinebileceğiniz Gökçeada Kent Müzesi, 2017 yılında açıldı. Adanın merkezinde yer alan müzede, Rumların geçmiş yaşayışına dair malzeme ve fotoğraf ve Türkiye’nin ilk palyaçosuna ait kostümler bulunuyor. 2018 yılında ‘Tarihi Kentler Birliği’ tarafından en iyi müze seçilen bu yapı, eski bir hamamın restore edilmesi ile ortaya çıkmıştır. Hafta sonları kapalı olan müze hafta içi saat 09.00 ve 19.00 arasında ziyarete açık.

Rum Köyleri

Gökçeada’nın Rum Köyleri, kökeni yüzyıllar öncesine dayanan yerleşim yerlerinden. Nostaljik havasıyla büyüleyen ve adanın atmosferini tam olarak hissedebileceğiniz bölgelerin başında.  Bademli, Zeytinli, Dereköy ve Tepeköy ismiyle bilinen köyler kentsel sit alanı olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Köylerin arasından sadece Kaleköy bu kapsam altında değildir ve diğer köylerden farklı olarak günümüzde Rum nüfusunun olmadığı tek Gökçeada köyü. Bölgedeki çoğu köy eski zamanlardaki korsan saldırılarından korunmak amacıyla yüksek ve dağlık tepelere kurulmuş. Bu sebeple belli istisnalar dışında deniz kıyısına yakın bölgelerde yerleşim yeri bulunmuyor. 

Göçlerle birlikte yapısal işlevlerini kaybetmiş olan Rum Köylerindeki evlerin pek çoğu bakımsız durumda. Bir zamanlar hareketli olsa da şu an oldukça ıssız olan bu köylerdeki Rum halkının çoğunu yaşlı nüfus oluşturuyor. Taşlı yollar, uzun patikalar, eski çamaşırhane ve kiliseler ise bu köylere etkileyici bir atmosfer sağlıyor. Her köyde ibadete açık kiliseler ve restore edilmiş kafeler, restoranlar, kahvehaneler mevcut. Günümüzde de restore edilerek kullanıma açılan Rum evlerinin sayısı her geçen gün artıyor.

Tepeköy Çınaraltı

Tepeköy’e giderken köy merkezine giden yola sapmayarak sağa doğru devam edildiğinde tarihi Çınar ağacının olduğu piknik alanına ulaşılır. Bir tepe üzerine kurulu olan bu alanda yaz aylarının serin rüzgarları eşliğinde manzaraya karşı piknik yapabilirsiniz. 625 yaşında olan çınar ağacının etkileyici görünümü gelen herkesi hayran bırakacak nitelikte. Çınar ağacının arka tarafından yüründüğü zaman Semadirek Adası, yeşil bir vadi ve Ege Denizi uzanıyor. Bölgede hizmet veren pek çok tesis de bulunur.

Tuz Gölü

Aydıncık ve Kefaloz plajının ortasında yer alan Tuz Gölü, her iki taraftan gelen rüzgârın yığdığı kum seddinin üzerinde oluşmuş. Derinliği 1 metre, genişliği ise ortalama 1 km olan göle doğru boşalan bir dere bulunmuyor ve göl tamamen deniz suyu ve yağmurla doluyor.  Yaz aylarında buharlaşan gölün üzeri büyük bir tuz tabakasıyla kaplı. Bölgedeki insanların ve kuşların tuz ihtiyacını karşılayan bu göl; kar yağmış gibi bir görüntü veriyor. Etrafında flamingo, angıt, suna, ördek türleri, martı türleri ve kum kuşu gibi kuş türlerinin tespit edilmesi de ayrıca önemli bir özellik. Aynı zamanda gölden çıkan siyah çamurun bazı hastalıklara iyi geldiğinde dair bir inanç da mevcut. Bu sebeple turistler tarafından yoğun ilgiyle ziyaret ediliyor. Tuz Gölü ziyareti için en uygun mevsimin sonbahar olduğu düşünülür. Bunun sebebi ise flamingoların bu mevsimde ortaya çıkması ve bu sayede eşsiz fotoğraflar çekme fırsatının bulunması. Rüzgâr sörfü ve yelken sörfüne başlayanlar içinse ilkbahar aylarında Tuz Gölü, oldukça iyi bir tercih.

Gökçeada Sualtı Milli Parkı

Burası Türkiye’nin ilk ve tek sualtı parkı. TÜDAV tarafından 1999 yılında park olarak ilan edilen bu alan; adanın kuzeydoğusunda, Yıldız Koy ve Kuzulimanı arasında yer alıyor. Park, kıyıdan bir deniz mili uzaklığında ve denizden 200 metre açıklıkta bir alanı kapsıyor. Bu bölge, Akdeniz Foku dahil olmak üzere pek çok deniz canlısı için habitat olma özelliğinde. Gökçeada sualtı parkında çekirdek bölge ve tampon bölge olmak üzere iki farklı alan mevcut. 

Bu bölgeler çeşitli amaçlar için kullanılıyor. Tampon bölgede Yıldız Koy ’da denize girmeye ve balık tutmaya izin veriliyor. Diğer bölgelerde ise avlanma izni yok fakat izin alınarak dalış yapılabiliyor.

Peynir Kayalıkları

Kuzu Limanı’nın hemen sonunda yer alan bu doğal ve tarihi güzellik, Kaşkaval Burnu veya Peynir Kayalıkları gibi isimlerle anılır. Heykelsi bir görünüme sahip oluşum, peynir kayalıklarını andırdığı için bu görünümü almış durumda. Burası ancak denizden tekne yardımı ile görülebilir. Kayalıklar Kaleköy’den yaklaşık 15 dk, Kuzu Limanı’ndan yaklaşık olarak 5 dk mesafede. İlginç bir efsaneye dayanan hikayesi sayesinde de oldukça merak uyandırıcı bir yer olma özelliğini taşıyor. 

Peynir Kayalıkları efsanesine göre burada pek çok keçi ve koyuna sahip zengin, inatçı ve yaşlı bir kadın yaşıyormuş. Bu kadın cennete gitme arzusu ile yaşıyormuş ve bu arzusu doğrultusunda da kalıp kalıp peynir yapıyormuş. Yaptığı peynirleri hiç kimseyle paylaşmayan kadına, bu özelliği yüzünden Tanrı çok kızmış. Kadını cezalandırmak için yaptığı peynirlerin her birini kayaya çevirmiş. Daha sonrasında ise bu kayalar ‘Peynir Kayalıkları’ adını almış.

Gökçeada Kaya Mezarı

Adanın güney kısmında bulunan bu iki kaya mezarı, birbirine bitişik bir şekilde duruyor. Etrafında herhangi bir yerleşim yeri olmayan bir bölgede yer alan bu mezarların nereden ve nasıl geldiği hakkında bilgi yoktur. Hangi dönemden kaldığı da bilinmeyen bu mezarlar bu gizemli özellikleri sebebiyle fazlasıyla ilgi çekici. Büyük bir kayadan oluşmuş bu mezarları Aydıncık Plajı’ndan Uğurlu Köyü’ne doğru giderken 4 km sonra sağda görmek mümkün.

Aya Marina Kilisesi

Dereköy sınırları içerisinde bulunan kilise, merkeze ortalama 15 km uzaklıkta. Rum Ortodokslarının yıllarca ibadet ettiği bu mekânda en son ayin, 2016 yılında Patrick ve İstanbul Başpiskoposu Bartholomev tarafından gerçekleştirilmiştir. Uzun yıllar boyunca yaşadığı tahribatlar sonucunda restore edilen kilise şu anda ziyarete kapalı ancak dışarıdan görülebilir.

Kaleköy İskiter Kilisesi

İlçe merkezine yaklaşık olarak 5 km uzaklıkta bulunan iskele, Kaleköy sınırları içerisinde yer alır. Özel araçla rahatla ulaşılabilecek bu iskele tarihi ve manzarası ile son derece önemli. Kaleköy’ün tepe noktalarından birinde bulunan iskelede eski dönemlerde bu bölgede yaşamış olan insanlara dair pek çok ipucu bulunur. Aynı zamanda ne zaman inşa edildiği bilinmeyen sarnıç, bu bölgenin su ihtiyacını karşılayan önemli bir tarihi yapıdır.

Gökçeada Marmaros Şelalesi

Doğasever her insanın mutlaka görmesi gereken bir güzellik Marmaros Şelalesi. Çok zengin bir tatlı su kaynağı olan bu şelale, yılın her zamanı düzenlenen trekking turlarının ve fotoğrafçılık gezilerinin ana merkezi. Aynı zamanda çevresini saran endemik bitki türleri sayesinde adeta tropik bir cenneti andırıyor.

 

En Son Eklenen İçerikler
Tümünü göster Tümü