Çağrı merkezimiz 22:00’a kadar açık!

Geçmişi milattan önce 6. yüzyıla dayanan Gökçeada, Çanakkale’nin bir ilçesi. Tarih boyunca Rum kültürünün etkisi altında kalmış bu doğal ve tarihi güzellikteki adanın ilk yerleşenleri Pelasg adındaki topluluktur. Roma, Venedik ve Ceneviz gibi denizcilikle ilgilenen topluluklar tarafından ele geçirilen ada 1455 senesinde Osmanlılar tarafından fethedildi. Lozan Antlaşması sebebiyle Bozcaada İle beraber Türkiye topraklarına katıldı. Adanın ismi 1979 senesinde kadar ‘İmroz’ ismiyle anılsa da o yıl çıkarılan bir kararname sebebiyle ‘Gökçeada’ olarak değiştirildi.

Rum kökenli vatandaşların kültürel etkilerinin, rengarenk bir deneyim sunduğu Gökçeada’da, Lozan Antlaşmasının 1924-1925 yılındaki mübadelenin ardından Türk nüfusu artmaya başladı. Buna nazaran adadaki Rum kültürünün etkisi, bugün bile hissedilir derecede varlığını sürdürmektedir. Bölgenin adeta sembolü gibi duran tarihi Rum evleri, anıt mezarlar ve kent müzesi Gökçeada tarihine dair en etkileyici görüntüleri sunar. Bölgede müzeler, kiliseler, camiler ve doğal yapısını korumayı başarmış köylerin her biri özel bir deneyim sunuyor. Gökçeada tarihi yerler ve turistik hazinelere bakalım.

Gökçeada Kent Müzesi

2017 senesinden bu yana ziyarete açık olan müze daha önceki yıllarda hamam olarak kullanılmaktaydı. İki katlı yapının restorasyonu yaklaşık 1,5 sene sürmüştür. Adanın geçmişine dair ziyaret etmesi en keyifli ve etkileyici yerlerden biridir Gökçeada Kent Müzesi. Müzenin en dikkat çekici noktalarından biri de Türkiye’nin ilk palyaçosuna ait kostümlerin bulunmasıdır. Ücretsiz olarak, hafta içi saat 09.00-18.00 arasında ziyaret edilebilir. Müze 2018 yılında ‘Tarihi Kentler Birliği’ tarafından ‘En İyi Müze’ ödülüne layık görülmüştür.

Koimesis Tis Theotokos Kilisesi

Dereköy’de bulunan yapı adanın taşıdığı dini dokuyu da içerisinde barındırır. 1800’lü yıllarda inşa edildiği düşünülen kilisenin Doğu- Batı yönünde uzanan dikdörtgen bir planı bulunur. Giriş kısmında kesme taşlar kullanılan yapının diğer cephelerinde moloz taşlar kullanılmıştır. Tarihi kiliseyi gün boyu ücretsiz olarak ziyaret etmek mümkündür.

Aya Marina Kilisesi

Tarihi bir Rum Ortodoks kilisesi olan Aya Marina, restore edilerek günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Zaman zaman Ortodoks ayinleri için din adamlarını ağırlar. Dışı beyaz badanalı bu bina sıcak ve estetik bir görünüme sahip. Şu anlık ziyaret için kapalı olan kilise dışarıdan görülebilir. Gökçeada tarihi yerleri arasından en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelir.

Merkez Cami

Osmanlı döneminden kalma tarihi bir ibadethaneyi görmek isteyenler için 1813 senesinde inşa edilen Merkez Cami, oldukça sade ve küçük bir yapıda inşa edilmiştir. Adadaki Rum nüfusunun yoğunluğu sebebiyle Osmanlı köklerine ait ibadethane görmek çok mümkün değildir. Merkez Cami bu sebeple en nadide yapılardan biri.

Gökçeada Kaya Mezarı

Gökçeada’nın belki de en eski tarihi kalıntılarından olan Kaya Mezarının nasıl oraya geldiği bilinmiyor. Çevresinde herhangi bir yerleşim yeri bulunmayan bu yapıların Roma döneminden kalmış olduğu düşünülüyor. Mezarlar andezit taşından oyulmuş ve üç metre uzunluğunda. Bu yapıların Gökçeada merkezine uzaklığı ise yaklaşık olarak 18 kilometre. Çınarlı bölgesinde bulunan mezarları gün boyu ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

Eski Rum Köyleri

Gökçeada’da uzun yıllar yaşamış olan Rum halkına ait en önemli tarihi yerler şüphesiz ki Rum köyleri. Bademli, Zeytinli, Dereköy ve Tepeköy olarak adlandırabileceğimiz bu yerleşim yerlerinin çoğu sit alanı ilan edilmiştir. Kaleköy olarak adlandırabileceğimiz Rum köyünde bulunan tarihi Çamaşırhane kesinlikle görülmesi gereken yerlerin başında gelir. Bahsedilen tüm köylerin büyük kısmı Rumlardan oluşmakta ve her köyde en az bir tane kahve ve ibadethane yer almaktadır.

Peynir Kayalıkları

Adeta bir heykeli andıran Peynir kayalıkları, Gökçeada’nın tarihi yerleri ve doğal güzellikleri arasında yer alır. Kaşkaval Burnu olarak adlandırılan kayalıklar görünümünden dolayı bu ismi almıştır. Yüzyıllar içerisinde oluşan kayalıkları görmek için Kaleköy Limanı’ndan hareket eden balıkçı tekneleriyle anlaşmak gerekiyor. Limandan hareket edildiğinde 10-15 dk içerisinde kayalıklara ulaşmak mümkün. Bu tarihi yapının efsanesine göre burada çok yaşlı, inatçı ve zengin bir kadın yaşarmış. Bu zengin kadının birçok koyunu ve keçisi bulunmaktaymış. Cennete gitmek arzusunda olan bu yaşlı kadın kalıp kalıp peynir yapıp bunları hiç kimseyle paylaşmamış. Bu hareketine oldukça sinirlenen Tanrı, kadının peynirlerini taşa dönüştürmüş. Kayalıkların ismi de işte bu efsaneden gelmektedir.

Su Altı Milli Parkı

Ada merkezine 5 km uzaklıkta bulunan Su Altı Milli Parkı’na araçla 10 dk’da ulaşmak mümkün. Adanın kuzey ucunda yer alan park, 1999 yılında hizmet vermeye başlamıştır. İçerisinde soyu tükenme tehlikesinde olan birçok deniz canlısının bulunduğu bu yer Türkiye’nin ilk ve tek su altı parkı olma özelliğine sahiptir.

Gökçeada tarihi yerleri, gezilecek ve görülecek birçok tarihi dokuya sahiptir. Efsaneleri, Rum köklerinin izlerini taşıyan köyleri ve binalarıyla her bir noktası mazi kokan ada… Özellikle sit alanı olarak ilan edilen ve korumaya alınan köyleri ayrı bir öneme sahiptir.

Zeytinli Köy

Koruma altına alınan dört köyden biri olan Zeytinli Köy, ada merkezinin 3 km uzağında yer alır. Yerli nüfusu oldukça az olan bu köyde vakit geçirilebilecek oldukça güzel mekanlar bulunmaktadır. Ortodoks dünyasında ruhani bir liderliğe sahip olan Bartholomeos ’un 1940 yılında doğduğu yer olması sebebiyle ayrı bir öneme sahiptir. Zaman zaman bu bölgeye uğrayan Bartholomeos‘un evinin önünde çocukluk yıllarını temsil eden bir çocuk heykeli bulunmaktadır.

Bademli Köyü

Adaya hâkim bir tepede bulunan bu yerleşim yeri, Yenibademli kurulduktan sonra Eskibademli veya Gliki olarak da anılmaya başlanmıştır. Semadirek adası ve Kaleköy gibi köylerin manzarasını görebileceğiniz bu yer ‘Ada’nın balkonu’ olarak da isimlendirilir. Sık sık ziyaret edilen köy kahvehanesinin yanında 2015 senesinde açılan Bal Çiftliği de turistlerin en uğrak notalarından. Merkezden yapılan 15 dakikalık bir yürüyüş sonrasında ulaşılabilecek olan köy konumu ve içerisinde bulundurduğu otelleri sayesinde de oldukça güzel bir konaklama yeri.

Dereköy

Günümüzden 60-70 yıl önce ülkenin en gelişmiş köylerinden biri olan Dereköy, ada merkezinden 14 km uzaklıkta bulunur. Adanın en batısında bulunan köy ekonomik ve kültürel bakımdan adanın diğer noktalarından biraz daha ileri bir noktadadır. Yaklaşık olarak 150 hanenin yaşamış olduğu köy halkı Rum ve Türklerden oluşmaktadır. 16. Yy da burayı ziyaret edilen Piri Reis tarafından da bahsedilen köy, ziyaretçilerini 100 yıllık tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.

Kaleköy

Önceleri ‘Kastro’ ismiyle bilinen Kaleköy, Türklerin yaşadığı bir yerleşim yeri. Köy içerisindeki işletmelerin oldukça fazla olması da bu yerin çokça ziyaret edilmesine sebep oluyor. Ada merkezine 4 km uzaklıkta bulunduğundan buraya ister yürüyerek ister araçla ulaşmak mümkün. Peynir Kayalıklarına ulaşmak için sıklıkla kullanılan Kaleköy Limanı’na ulaşmak için 1440 yılında Pelemede Gattilisuo tarafından karısı için yaptırılan Kraliçe Valentina Yolu’nu kullanmak gerekiyor. 

Yenibademli Höyük

Höyüğün geçmişte önemli bir hükümdar tarafından yaptırılmış olabileceği düşünülse de höyük içerisinde çeşitli zaman dilimlerine ait kalıntıların bulunması buranın farklı kişiler tarafından da yaşam alanı olarak kullanılmış olabileceği düşüncesini akla getiriyor. Ada’nın güney kısmında, Kaleköy’e 2 km mesafede bulunan höyük 13x120 ebatlarındadır. Gökçeada’nın tarihi ve turistik yerlerinde önemli bir konumda olan bu höyükteki yaşama dair izler MÖ 8 bin yılına kadar dayanır.

En Son Eklenen İçerikler
Tümünü göster Tümü